FİL HASTALIĞI (LENFÖDEM) ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!
Fil hastalığı (lenfödem) nedir?
Lenfödem, lenf sıvısının dolaşımındaki yetersizlik yüzünden dokular arasında proteinden zengin sıvı birikimine bağlı olarak şişlik ve ilerleyen dönemlerde etkilenen dokularda kronik inflamasyon ve dokularda sertleşme ile cilt üzerinde değişikliklerin görüldüğü bir durumdur. Genellikle kollarda veya bacaklarda şişme ile karakterizedir ancak yüz, boyun, karın ve genital organlarda da lenfödem gelişebilir
Lenfödemin nedenleri nelerdir? Hangi durumlarda gelişebilir?
Lenfödem primer ve sekonder nedenlere bağlı olabilir. Primer nedenler arasında doğumsal herediter olarak görülebilir. Doğumsal olarak da erken çocukluk veya geç ergenlik dönemlerinde yüz, kol, bacak veya karın gibi bölgelerde lenfödem görülebilir. Ailede bu durum var olabilir veya olmayabilir. Ancak daha sıklıkla sekonder nedenlere bağlı gelişmektedir. Bu nedenler arasında kanser tedavileri, yaralanmalar, enfeksiyonlar, aşırı şişmanlık, aşırı varis oluşumu ya da lipödem gibi nedenler sayılabilir. Ülkemizde lenfödemin nedenleri arasında en fazla kanser cerrahileri dikkat çekmektedir. Özelikle meme kanser cerrahileri sonrasında kolda ve gövde yarısında görülebilmektedir. Sadece meme kanseri değil, karın içi organ veya yumurtalık ya da rahim kanserine bağlı ameliyatlardan sonra da gelişebilmektedir. Kanserli hastalarda erken tanı ve gelişmekte olan tedavi yöntemleri ile sağ kalım oranları ve süreleri artmıştır. Bu süreçte cerrahi tipi, çıkarılan lenf nodu sayısı, kemoterapi, radyoterapi bölgesi ve radyoterapi dozuna da bağlı olarak değişen derecelerde lenfatik sistemin taşıma kapasitesi bozulabilmekte ve lenfödem erken dönemde veya tedaviden yıllar sonra gelişebilmektedir.
Her şişlik (ödem) lenfödem midir?
Özellikle alt ekstremite yani bacaklardaki her şişlik lenfödem olmayabilir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanlarının yapacağı detaylı anamnez alma ve muayene ya da gerekli görülürse görüntüleme yöntemleri ile ayırıcı tanı yapılıp varsa lenfödem tanısı konabilir. Bacaklardaki şişlikler; kalp hastalıklarına, toplardamar yetersizliklerine, toplardamarda pıhtı oluşumuna, lipödem denilen yağ dokunun yapısal bozukluğuna, endokrin hastalıklar ya da felç dolayısıyla hareket kaybına bağlı gelişebilir. Bu açılardan her şişlik lenfödem olmayabilir.
Lenfödem hangi bulgularla kendini gösterir?
Erken dönemlerde kol veya bacaklarda rahatsızlık, ağırlık hissi, şişlik hissi, giysilerin ayakkabıların veya takıların o tarafta sıkması, gibi belirtilerle kendini gösteren lenfödem erken dönemde tedavi edilmezse etkilenen dokularda bağ dokuda artış, yağ dokuda proliferasyon ile sertleşmelere, cilt ve cilt altında kalınlaamalara, şişliklerin artmasına ve ciltte hiperkeratoz ve papillom gibi deri değişikliklerine yol açmaktadır Yine tedavi edilmeyen lenfödem durumları selülit, erizipel veya lenfanjit gibi enfeksiyonlara yol açıp hastaneye yatmayı gerektiren tıbbi acil durum oluşturabilmektedir. Tüm bu durumlar yaşam kalitesini negatif etkileyen fiziksel ve psikolojik sonuçlar doğurur. Ekstremitelerde ağırlık hissi, uyuşukluk, eklem hareket açıklığında kısıtlılıklar, fiziksel olarak kol veya bacak fonksiyonlarında bozulmalar, günlük yaşam aktivitelerinde ve giyinmede zorluklar gelişebilir. Ayrıca vücut imajlarında bozulma yüzünden özgüvende azalma, duygu-durum bozuklukları kliniğe eşlik edebilir. Kozmetik problemlerin yanında psikososyal durum, fonksiyonel durum ve dolayısıyla hastanın tüm yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenebilir.
Lenfödem nasıl tedavi edilir? Hastalar nereye başvurmalıdır?
Lenfödem tedavisi bu konuda eğitimli Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanları, fizyoterapistler, psikolog, hemşire ve lenfödem cerrahlarını kapsayan multidisipliner bir yaklaşımla tedavi edilmelidir. Lenfödem tedavisinde primer olarak birbiri içine geçen 2 fazdan oluşan Kompleks Dekonjestif Terapi (kombine boşaltıcı tedavi) altın standarttır. Bu konuda özel eğitim alan lenfödem uzmanları tarafından uygulanabilen ‘Kompleks Dekonjestif Terapi’deki amaç, biriken sıvıyı, şişliği, cilt değişikliklerini azaltmak, mobilite ve eklem hareket açıklığını korumak, enfeksiyonları önlemek, kozmetik görünümü iyileştirerek yaşam kalitesini arttırmaktır. Bu açıdan hastalar tanı ve tedavi için Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polkliniklerine başvurmalıdır. Bunun dışında cerrahi tedaviler, uygun seçilmiş hastalarda diğer tedavilerle birlikte pnömotik kompresyon pompaları ve kinezyo bantlama yöntemleri tedavide uygulanabilir. Kompleks dekonjestif terapideki Faz 1 aktif tedavi fazıdır ve günlük tedavilerden oluşur. Cilt, tırnak bakımı, günlük yaşamında dikkat edilmesi gereken konularla ilgili eğitim, elle yapılan özel bir drenaj masajı, özel kısa gerim bandajları ile yapılan çok tabakalı bandajlama, egzersiz ve kendine bakım eğitimlerini kapsayan bu dönem yaklaşık 3 hafta sürer. Faz 2 devam dönemidir ve hastanın yaşamının sonuna dek devam eder. Bu dönem cilt-tırnak bakımı, egzersizlerin devamı yanında; hekim tarafından hastanın şişliğinin durumuna göre reçete edilen bası giysilerinin gün boyunca kullanımı, gerektiğinde özel drenaj masajı, gece bandajlama ve/veya özel gece giysileri ve bu konuda uzman hekim tarafından yapılacak takip vizitlerinden oluşur. Bu hastalığın tanı ve tedavisinin yapıldığı merkezler Anadolu Lenfödem Derneği websitemizde yer almaktadır.
Lenfödem ne zaman tedavi edilmelidir?
Lenfödemin erken tanı ve tedavisi çok önemlidir. Lenfödem ilerledikçe tedavide başarı oranı da düşmektedir ve komplikasyonlar hayatı tehdit edici boyutlara ulaşabilmektedir. Aslında en ideali hastalık oluşmadan engellemektir Bu amaçla başta kanser cerrahileri olmak üzere ameliyat öncesinde hastalar lenfödem komplikasyonu hakkında bilgilendirilmeli, erken tanı ve farkındalık eğitimi ile yönlendirilmelidir. Hastaların gözle görülebilen şişlikleri gelişmeden önce, kol ya da bacaklardaki ağırlık hissi başladığında hekime başvurmaları uygundur. Lenfödemde erken tanı ve tedavi hala çözülmesi gereken bir problemdir. Maalesef sadece hastalar arasında değil, bu hastaları medikal veya cerrahi yönden tedavi eden hekimlerin de farkındalığı çok yeterli olmayabilir. Tıp eğitiminde bile çok fazla yer verilmeyen bu konuyla ilgili hem farkındalık/eğitim hem de tanı ve tedavi açısından ülkemizde önemli eksiklikler ve karşılanmayan tedavi ihtiyacı mevcuttur. Bu nedenlerden dolayı hastalar hem tanı hem de tedavi aşamalarında çok zorluklar yaşamakta ve farklı merkezlerde dolaşarak, dertlerine çare aramakta, gerekli olmayan incelemelerle vakit kaybedebilmekte ve uygun tedavilere erişememektedir. Lenfödem konusunda sağlık profesyonelleri ve hastalar olarak güç birliği yapmak, maddi manevi dayanışma ile farkındalık ve eğitim ortamı sağlamak, lenfödem konusunda tanı ve tedavi imkanlarını geliştirerek bilimsel arenada ve hasta hizmetlerinde standardizasyon ve farklılık yaratmak amacıyla 2014 yılında Anadolu Lenfödem Derneği kurulmuştur. Farklı branşlardan fiziksel tıp ve rehabilitasyon hekimleri, onkolog, genel cerrah, kalp damar cerrahı, radyasyon onkologu, nükleer tıp uzmanı, kadın doğum uzmanı hekimler, fizyoterapistler, hemşire, tekniker, psikolog ve hastalar tarafından kurulan, halkın yararına tamamen amatör ruhla çalışan, lenfödem farkındalığını arttırmayı, bu konuda multidisipliner ve interdisipliner bilimsel çalışmalar yapmayı, hastaların tanı ve tedavisine rehberlik edip, hasta umut ve beklentilerini karşılamayı amaçlayan bu dernek, lenfödeme ilgi duyan tüm sağlık profesyonellerinin ve lenfödem hastaları ile hasta yakınlarının hizmetine açılmıştır (www.lenfodemdernegi.org.tr). Derneğimizin faaliyetleri olarak, her yıl üst ve alt ekstremite lenfödem eğitimleri verilmektedir, hasta toplantıları ve sempozyumlar düzenlenmektedir. Bunun yanında Hacettepe Üniversitesi Lenfödem Uygulama Araştırma Merkezi de bu hastaların tanı tedavi ve eğitiminde yardımcı olmaktadır (www.lenfodem.hacettepe.edu.tr). Bu merkezde yer alan ve çok hassas çok yeni tarama cihazlarıyla hastalar ücretsiz taranmakta ve erken tanılar dakikalar içinde konabilmektedir
Prof. Dr. Pınar Borman
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı
Anadolu Lenfödem Derneği Başkanı
Hacettepe Üniversitesi Lenfödem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Prof. Dr Pınar Borman kimdir?
TED Ankara Koleji ve Atatürk Anadolu Lisesini bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi ve 1992’da tıp doktoru olarak mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalında uzmanlık eğitimini 1998’de tamamladı. Numuen ve Ankara Eğitim Araştırma Hastanelerinde çalıştı. 2003 yılında doçent oldu, 2011 yılında Algoloji yan dal uzmanı ünvanını aldı. 2012 yılında profesör olan Dr Borman 2009 yılından beri lenfödem hastalığı ile ilgilenmektedir. Chicago Norton School of Lymphatics programında üst ve alt ekstremite ile baş boyun lenfödem tedavisi eğitimini alarak 2012’de sertifikalı lenfödem uzmanı oldu. Kas iskelet sistemi ile ilgili problemlerde ve lenfödemde kinesiotaping tedavileri yapan Dr Borman 2013 yılında sertifikalı kinesiotaping uzmanı (CKTP) ünvanını aldı. Halen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyesi olarak görevini sürdüren Dr Borman birçok ulusal ve uluslararası dergi danışma kurulunda görev yapmaktadır ve Anadolu Lenfödem Derneği başkanı, Hacettepe Üniversitesi Lenfödem Uygulama Araştırma Merkezi müdürüdür. Bunun dışında Türkiye FTR Derneği, FTR Uzman Hekimler Derneği, Türkiye Romatizma Araştırma Savaş Derneği, Türkiye Osteoporoz Derneği ile Uluslararası Ağrı Derneği (IASP) ve International Lymphedema Framework ve National Lymphedema Network üyesidir. Ulusal ve uluslararası 150’den fazla yerli ve yabancı yayını ve 300’den fazla sitasyonu bulunmaktadır.
Vücuttaki aşırı yağlanma "lipödem" habercisi de olabilir
Türkiye Lenfödem Derneği Başkanı Prof. Dr Pınar Borman, "Yağ dağılımı lipödem durumunda, simetrik bölgesel yağ birikimiyle bacakları ve bazen kolları etkilerken, obezite tüm vücudu etkiler ve yağ dağılımı daha eşittir." dedi.
Borman, Lipödem Farkındalık Ayı dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, genellikle bacaklar, kalça ve bazen de kol gibi bölgelerde yağ hücrelerinin anormal şekilde büyümesiyle ortaya çıkan çoğunlukla simetrik ve ağrılı durumun "lipödem" olarak isimlendirildiğini söyledi.
Lipödemin, özellikle kadınları etkileyen bir rahatsızlık olduğunu ve genellikle hormonal ve genetik değişikliklerle ilişkilendirildiğini dile getiren Borman, bu durumun obezite veya lenfödemle karıştırılabildiğini vurguladı.
Borman, lipödemin, her iki sağlık sorunundan farklı olmakla birlikte bu hastalıklarla birlikte de görülebildiğinin altını çizerek, "Lipödem, ağrı, şişlik hissi, hareket kısıtlılığı ve psikolojik sorunlar nedeniyle fonksiyonel durumu ve yaşam kalitesini bozan bir durumudur." diye konuştu.
Obezite ve lipödemde vücuttaki yağ dağılımının farklı olduğunu anlatan Borman, şunları kaydetti:
"Yağ dağılımı lipödem durumunda, simetrik bölgesel yağ birikimiyle bacakları ve bazen kolları etkilerken; obezite tüm vücudu etkiler ve yağ dağılımı daha eşittir. Lipödem ileri aşamalarda düzensiz cilt dokusuna ve asimetrik nodüllere neden olabilirken, obezite tipik olarak bu tür değişikliklere neden olmaz. Lipödemde ayak sırtında yağ birikimi olmazken, obezitede yağ birikimi yaygındır.
Lipödemde ciltte bir çarpma ya da travma olmaksızın morarma sık olurken, obezitede böyle bir durum söz konusu değildir. Her ikisinde de uygun bir tedavi yapılmadığında ve kilo alımı devam ettiğinde, kardiyovasküler sorunlar ve hareket kabiliyetinde azalma gibi komplikasyonlar yaşanabilir."
Borman, lipödemli hastaların genellikle aile üyelerinin bacaklarında da ağrılı kalınlıklar ve şekil bozuklukları olabildiğine dikkati çekerek, bu tarz aile öyküsü bulunan kadınların erken dönemde hekime başvurması uyarısında bulundu.
"Enfeksiyon, yaraların geç iyileşmesi, sertleşmiş deri gibi durumlar gelişebilir"
Lipödem, vücudun alt kısmında hassas olan ve kolayca morluklar yaratan kolon benzeri bacak, kalçalarda aşırı genişlik, bel kalça oranında azalma gibi belirtilerle ortaya çıktığını, tedavi edilmediğinde yağın bölgesel birikmesine ve vücudun ağırlaşmasına neden olduğunu anlatan Borman, "Vücut görüntüsünde dengesizliğe neden olur. Örneğin, kişinin üst bedeni 36 iken alt bedeni 42 şeklinde olabilir. Kilo artışının devamı ve lenfödemin tabloya eklenmesiyle, tutulan bölgelerde enfeksiyon, yaraların geç iyileşmesi, sertleşmiş deri oluşabilir." bilgisini verdi.
Borman, hastalığın, yağ birikmesine bağlı özellikle bacaklarda ve kollarda kalınlaşma veya büyüme, şişen noktalarda hassaslaşma, ağrı ve rahatsızlık hissi, etkilenen bölgelerde morarma, yorgunluk ve halsizlikle kendini gösterdiğini, özellikle varisi bulunan kadınlarda bu şikayetlerin çok daha fazla olduğunu vurguladı.
Gebelik, ergenlik ya da menopoz döneminde lipödem şikayetlerinin ve bulgularının başladığına veya arttığına işaret eden Borman, "Ailede lipödem öyküsü olması ve 35'ten daha yüksek vücut kitle indeksine sahip olmak ve hareketsiz yaşam lipödem riskini önemli ölçüde artırır. Bu nedenle kilo kontrolü büyük önem taşımaktadır." dedi.
Prof. Dr. Borman, lipödemin tedavi edilmediği durumlarda psikolojik durumun da bozulduğunu ve kişinin yaşam kalitesinin azaldığını anlatarak, "Lipödem tedavi edilmediğinde ve kilo artışı devam ettiğinde, yürümede güçlük, görünümden dolayı utanç ve endişe duygularında artış, depresyon, kilo artışının devamıyla lenfödem, varis ile düz ayak tabanı riskleri gibi sağlık sorunları da görülebilir." diye konuştu.
"Reçete edilen bazı giysilerinin kullanımı önemlidir"
Tedavide erken tanının büyük önem taşıdığını dile getiren Borman, erken tanıyla lipödemin ilerlemesinin engellenebildiğini ve tedavi yöntemleriyle yarattığı fonksiyonel kısıtlılıkların ve ağrıların ortadan kaldırılabildiğini söyledi.
Yürümenin, yüzmenin ya da egzersiz yapmanın eklemlerdeki stresi ve lipödem ağrısını azalttığını belirten Borman, rafine karbonattan uzak durulmasının, varis çorabı kullanılmasının, iltihaplanma ve varis gibi sorunlara yardımcı ilaçlar içilmesinin fayda sağlayabileceğini dile getirdi.
Borman, "Sağlıklı yaşam, kilo kontrolü, egzersizler, dolaşımı artıran ve bölgesel yağ birikimini azaltan cihazlarla tedavi ve özellikle her hastanın mevcut durumu ve hastalık özelliklerine göre reçete edilen bazı giysilerinin kullanımı önemlidir." ifadelerini kullandı.